Kendi mucizenizi yaratın!

Metin, yorucu geçen bir günün ardından gece işten eve dönerken takside düşünüyordu “Hayatımda bir şeyleri değiştirmeliyim ama nasıl?”. Üniversitenin Bilgisayar Mühendisliğinden mezun olalı beş sene olmuştu. İşsiz geçirdiği birkaç aydan sonra bulduğu işte saatler boyu çalışıyor, ancak ay sonunu zor getiriyordu.

 

İşini seviyordu ancak saatlerce uğraştığı, didindiği halde bir türlü proje müdürüne yaranamıyordu. İşe giderken her gün ayakları geri geri gidiyordu. Kendisinden daha az çalışan ama müdürüyle arası iyi olan çalışma arkadaşlarını gördükçe mutsuzluğu bir kat daha artıyordu. Yeni bir iş mi bulmalıydı? Sektör sıkışıktı. Mevcut işine benzer şartlarda iş bulması neredeyse imkansızdı. Maaşının artması ise yaranamadığı proje müdürüne bağlıydı. Peki ya kredi ve kredi kartı borcunu kapatabilmesi için ne yapması gerekiyordu? Nasıl bir açmazdı bu? Türkiye şartlarına göre iyi kazanıyordu ama ay sonunu zor getiriyordu. Her hafta oynadığı şans oyunları da ona bir şey kazandırmamıştı. Bir mucizeye mi ihtiyacı vardı, yoksa başka bir şeye mi?

 

Hayatındaki bir sürü şeyi değiştirmek istiyordu. Yoğun çalışması ve aldığı kilolar yüzünden kız arkadaşı bile yoktu. Spor salonuna gitmeye başlasa, her Pazartesi olduğu gibi rejime başlasa, kilo verse ve sevgilisi olsa daha mı mutlu olurdu? Bir türlü karar veremiyordu.

 

Dışarıdan bakanlar Metin’i, okulunu bitirmiş, iyi bir işte çalışan, kariyeri olan biri gibi görüyordu. Ama o kadar çalışmasına rağmen Metin’in elinde avucunda hiçbir şey yoktu.

 

“Bu ay da bütçe ekside” diye mırıldandı taksiden inerken. Her sabah işe taksiyle gidiyor, akşam da taksiyle dönüyordu. Metroya yakın oturuyordu ama her gün durağa kadar yürüyüp metroyla işe gitmek zor geliyordu. Her akşam mesaideyken yediği hazır gıdalar yüzünden genç yaşında edindiği “can simidinden” de mutsuzdu. Çok çalışan, genç yaşta mutsuz bir adamdan başkası değildi. Bir şeye ihtiyacı vardı. Ama ne? Spor salonuna gitmek, ev, araba, hatta kız arkadaş hayali… Hepsi ama hepsi paraya dayanıyordu. Bu maaşla bunları yapmak imkansızdı. Bir şeyleri değiştirmek gerekiyordu. Müdürünü ve işini değiştirmesine imkan yoktu. Ne yapmalıydı öyleyse?

 

Annesi ile babasını düşündü. Babası memurdu ve annesi ile evlendiği ilk yıllarda evde eşyaları olmadığını, tencerede pişirip kapağında yediklerini söylediği günleri hatırladı. Evlerinde bir divan, bir döşek, bir küçük tüple hayata başlamışlardı. Oturdukları ev kiraydı, memur maaşının yarısı kiraya gidiyordu. Sonra nasıl ev sahibi olduklarını çözmeye çalıştı. Babası mesaiye kalsa bile ev alabilecek gelirleri yoktu. Oysa mucizeyi annesi yaratmıştı. Bir memur maaşı ile nasıl nasıl tasarruf edileceğini, birikim yapılacağını annesi çözmüş ve hedeflerine ulaşmışlardı. Annesi ekonominin kahramanı iken kendisi bir kayıp kraldı. Bu aile küçük birikimlerle çocuk okutabilmiş, ev sahibi olmuşken kendisi neden hiç birşeye sahip olamıyordu? Bunların hesaplaşmaları ile uykuya daldı…

 

Sabah yeni bir Metin olarak uyandı. Farklı bir hayata başlangıç… Erken kalktı. Üşenmedi, kendine evde güzel bir kahvaltı hazırladı. İşyerine giderken aldığı simit ve poğaçadan çok daha iyi oldu. Kendini iyi hissetti. Metroya kadar yürüdü. İşe metroyla gitti. O kadarcık mesafeyi bile yürümek, hava almak iyi gelmişti. Gülümseyerek işe başladı.

 

Sabah sabah evde kahvaltı yapıp taksiden vazgeçince 25 TL kara geçmişti. Aynı şeyi akşam da tekrarladı. Gün sonunda 55 TL kendine kalmıştı. Vayyyy canına, istediği buydu işte; çok çalışarak kazandığı parayı doğru harcamak! Bir ayın sonunda hazır gıdalardan kurtulduğu, taksi alışkanlığından vazgeçtiği için 1.200 TL cebine kalmıştı. Üstelik 3 kilo vermeyi başarmıştı. Metroda edindiği kız arkadaş ise cabası… Metin, mucize beklemek yerine kendi mucizesini gerçekleştirmişti.

 

Artık kendine güveni gelmişti. Tek yaptığı şey alışkanlıklarını değiştirmek ve para harcamasını öğrenmekti. Geçen sene 5 günlük yurtdışı tatiline giderken çektiği kredinin borcunu kapatmıştı bile. Kendini mutlu edeceğini zannettiği sınırsız harcamalarından kurtulmak için kredi kartının limitini düşürdü. Hedefi, parasını değerlendirerek kendi yazılım firmasının sahibi olmaktı. Kendini yenilenmiş, hafiflemiş hissediyordu. Hayat çok basitti aslında. Küçük şeylerden büyük mutluluklar yaratmaktı hayat. Kazandığının kıymetini bilmekti. Kazandığından çok harcamak mutluluk değil, umutsuzluk ve kısır döngü getiriyordu.

 

Peki ya siz? Kendi mucizenizi yaratmak için ne bekliyorsunuz?

 

PhD.(Dr) İlknur KIRMIZIGÜL ÜNER