Üniversiteyi bitirip bankada çalışmaya başladığım ilk günlerde kuzenimin dünya tatlısı bir kızı oldu. Tüm ailede bir mutluluk bir mutluluk… Herkes minik prenses için hazırlıklara başladı. Minik kıyafetler, patikler, oyuncaklar, doğum hediyesi altınlar…
Anneme minik prensese hediye olarak ‘yatırım fonu’ alacağımı söyledim. Kadıncağız şaşırıp kaldı. Yeni doğan bebeğe yatırım fonu alındığını ilk defa duyduğu için anlam veremedi.
– Aman kızım o ne demekmiş? Bak sakın kullanmayacağı bir şey alma. Yok yok sen en iyisi altın al, ne olur ne olmaz!
– Anneciğim, yatırım fonları uzun vadede kazanç sağlayan ürünler. Üstelik içinde çeşit çeşit yatırım aracı var. Biraz tahvil, biraz hisse senedi, biraz mevduat… Öyle olunca riski de daha az. Yavaş yavaş para biriktirir yeğenim işte, fena mı?
– Aman kızım bak ailede mahcup oluruz, sen en iyisi altın al!
Annemi bir türlü ikna edemedim ama vazgeçmedim de. Miniğimize yatırım fonu aldım. Tabi bu duruma annem hiç memnun olmadı. Konu komşu bile çeyrek altın takmışken ben neden yatırım fonu almışım diye surat astı. Hesap cüzdanını kendilerine verdiğimde, kuzenim de eşi de pek bir anlam veremediler hediyeme. Bozuntuya vermediler ama sevindiklerini de zannetmiyorum. Ama eskiden beri yastık altında saklanan paranın, altının ne ekonomiye ne de ona sahip olanlara fayda sağlamayacağına inanıyordum. Çam sakızı, bankacı armağanı böyle olsun istedim.
Yeğenime, her yıl doğum günlerinde bir kere kullanıp kenara atacağı bir kıyafet, oyuncak almak yerine ufak ufak paralarla yatırım fonu almaya devam ettim. Hatta bazen hisse senedine dayalı A tipi fon, bazen tahvil-bono fonu, bazen de çeşitli ürünleri içeren karma fon alıyordum. Olur da birinin değeri düşerse, ötekininki çıkıyor, böylece birikimi çok dalgalanmadan artıyordu.
Yazık ki bu hediyem ailede hiçbir zaman takdir görmedi. Keşke beni o günlerde de anlayabilselerdi. Ama vazgeçmeden, neredeyse 20 yıldır aynı şeyi yapmaya devam ettim. Ve, geçenlerde aldığım bir haberle çok çok mutlu oldum.
Bizim minik prenses büyümüş, geçen yıl üniversiteyi kazanmıştı. Üniversitenin kapanışına yakın, yaz tatilinde yurtdışına dil eğitimine gitmek istediğini ailesine söylemiş. Tabi annesi babası ne yapacağını şaşırmış. Ödenecek taksitler, faturalar vs ile boğuşurken bizim kızı göndermenin imkânı yok diye kıvranmışlar. Bir yandan kızları o kadar çalıştı, iyi bir üniversitede iyi bir bölümde okuyor. Üstelik ilk senesini gayet iyi notlarla geçiyor, onun her şeyi hak ettiğini düşünüyorlar ama öte yandan imkânları da belli. Öyle mi yapsak böyle mi yapsak, kredi mi çeksek diye düşünürken bankaya gittiklerinde hesaplarındaki yatırım fonunu öğrenmişler. Bir de bakmışlar ki bizim kızın dil okulu parası hazır. İnanamamışlar! Kuzenim çığlık çığlığa beni aradı. “Sen bir harikasın. O zaman takılan çeyrek altınlar ihtiyaç oldukça bozuldu, kullanıldı. Kalan çeyrek altınlarla İstanbul’dan Ankara’ya gidemezken senin yatırım fonlarıyla bizim kız yurtdışına gidiyor.” diye. İşte o zaman mutluluğumu, sevincimi anlatamam…
Meslek hayatım boyunca buna benzer birçok şey yaşadım. Uzun mesai saatleri ve çok çalışmadan bana böyle keyifli anılar kaldı. İnanmadığım bir ürünü asla kimseye tavsiye etmedim. Kimi ev hanımı müşterimize bireysel emeklilik önererek emekli olmasını sağladım, kimi müşterimize yatırım fonu aldırarak çocuğunu evlendirdim, kimi müşterimize devlet tahvili aldırarak araba almasına ön ayak oldum, kimi müşterimize de hisse senedi aldırarak ev parasını çıkartmıştım. Hatta hisse senedi parası ile hacca gidip benim için dua eden müşterilerim bile oldu! 20 yıllık meslek hayatımda böyle nice hikâyeler, nice mutluluklar yaşadım.
O zaman anlaşılmayan, beğenilmeyen hediyem şimdi ailede bir efsane oldu. O günlerde bana küsen annem, artık ballandıra ballandıra yatırım fonunun ne olduğunu konu komşuya anlatır oldu. İşte böyle…
Çam sakızı, bankacı armağanı…
PhD. (Dr) İlknur KIRMIZIGÜL ÜNER