Bizi zengin eden kazandıklarımız değil, biriktirdiklerimizdir!

Şu sözleri hatırlıyor musunuz?

 

“Eli sıkı ol!”

 

“Kemerleri sık!”

 

“Sarfiyatı azalt!”

 

“Tutumlu ol!”

 

“İdareli ol!”

 

“Gereksiz harcama!”

 

“Kaynakları israf etme!”

 

Eminiz hatırlıyorsunuzdur. Gelin hep beraber bu sözleri sıkça duyduğumuz çocukluk günlerimize gidelim. İlkokulda tasarruf yapmayı öğrendiğimiz ilk günlere. İşte bu sözler o zamanlar kulaklarımızda çınlardı. Silgileri bitine kadar kullanmaya çalışır, kaybetmemek için azami dikkat gösterirdik. Kalemlerimizi dikkatli kullanır, yere düşürüp kırmamaya özen gösterirdik. Yerli malların kullanımının arttırılmasını öğütleyen yerli malı haftalarımız vardı. Bakkala değil de kumbaramıza koyduğumuz üç beş kuruşun hesabını yapardık. Evde önce bayat ekmeğin bitmesi gerektiği vurgulanırdı. Yemekler hiç çöpe dökülmezdi. Alışverişe çıkmadan önce ne alacağımıza karar verip gerçek ihtiyaçlarımıza göre bir liste yapardık. Kullanmadığımız ışıkları, muslukları ve televizyonu hep kapatırdık. Dedemiz o yaşında dahi, “Yılan bile bitmesin diye toprağı azar azar yermiş” atasözünü hep söyleyerek bizi bilinçlendirmeye çalışırdı. Hatırlıyor musunuz tüm bunları? Varlıklı insan olmanın yolunun daha çok para kazanmaktan değil, daha fazla tutumlu olmaktan geçtiği anlatılırdı hep.

 

Tasarruf etmeliyiz öğüdünü en son ne zaman duyduğunuzu hatırlıyor musunuz? “Yıllar olmuştur!..” diyenler herhalde çoğunluktadır. Çocukluğumuzda o kadar çok öğütlenen tasarruf yapma bilinci büyüyünce nasıl olmuştu da hayatımızdan çıkmıştı. Üstelik bunu hiç fark edememiştik bile. Ne kadar tuhaf değil mi?

 

Unutmayalım, bizi zengin eden kazandıklarımız değil, tasarruf ettiklerimizdir!

 

Haydi öyleyse, şimdi tasarruf yapmayı hatırlama zamanı!