Babil’in en zengin adamı

Ne zaman tasarruf etmeyi kafaya koysak kısa bir süre sonra kendi kendimize şöyle mırıldanarak vazgeçiyoruz: “Nerde bende o irade?”

  

Bunun büyük bir mağlubiyetin kabulü anlamına geldiği açık. Ama yine de düşünmemiz gereken bir şey var: “Neden yenildik?”

  

Öyle değil mi, neden yenildik? Gerçekten güçsüz olduğumuz için mi?.. Kesinlikle hayır! Çünkü herkes biliyor ki siz büyük bir iradeye sahipsiniz. Çocuklarınız “Benim babam on aslan gücündedir!” demiyor mu? Eşiniz “Benim eşim dünyanın en dirayetli insanıdır!” demiyor mu? Arkadaşınız “Kenim arkadaşım dişini tırnağına takar, her güçlüğü aşar!” demiyor mu? Öyleyse neden tasarruf etmeye giriştiğimizde ani bir yenilgi alıyoruz?

  

Gelin bu sorunun cevabını almak için tarihin en zengin şehirlerinden Babil’e gidelim ve Babil’in en zengin adamının hikayesini öğrenelim. Babil’in en zengin adamı Arkad’ın hikayesini duymuşsunuzdur belki. Zengin olma hayali kuran ve bu nedenle çok çalışan iki fakir arkadaş, Bansir ve Kobbi, Babil’in en zengin adamı Arkad’a danışmaya karar verirler. Ondan zenginliğin altın formülünü öğreneceklerdir. Bu amaçla Arkad’a giderler. Arkad, onlara kendi zenginliğinin altın kuralını söyler: “Kazancımın bir kısmı kenara ayırmam için benimdir!” Bu tasarruf ile aynı anlamdadır. Yani Arkad onlara kazandıkları paranın bir kısmını kenara ayırmalarını söylemektedir. Fakat Bansir ve Kobbi, Arkad’a şu yanıtı verirler: “Nerde bizde o irade!?”

  

Tanıdık geldi değil mi; insan duygularının binlerce yıl içinde hiç değişmemiş olduğunu görmek. Bunu söyleyen birine o andan sonra diyebilecek fazla bir şey yoktur. Fakat Arkad, Bansir ve Kobbi’ye şöyle cevap verir: Güçlü irade, insanın kaldıramayacağı bir öküzü ya da deveyi taşıması değildir. Güçlü irade, hedefe ulaşmak için önüne koyduğun görevi başarmaktır. Mesela ben, eğer kendime bir vazife belirlersem, önemsiz bir iş de olsa, sonuna kadar giderim. Aksi halde önemli işler için kendime nasıl güvenebilirim? Diyelim ki kendime şöyle bir görev verdim: Yüz gün boyunca şehre köprü üzerinden yürüyerek gidip, yoldan aldığım bir çakıl taşını dereye atacağım. Bunu her gün yaparım. Eğer yedinci gün dereye taş atmayı unutursam, kendime şunu söylemem: “Boşver, yarın iki çakıl taşı atarım, aynı şey olur!” Aksine o gece uyumam, tekrar şehre yürüyerek gider ve çakıl taşını dereye atarım. Ya da yirminci günde kendime şunu söylemem: “Her gün bir çakıl taşı atmak çok saçma. Ay sonunda bir avuç at, olsun bitsin!” Böyle bir şeyi ne söyler, ne de yaparım. Önüme, kendim için bir iş koyduğumda onu kesinlikle tamamlarım. Bu da bana yeni hedefler için güven duygusu verir. Bundan dolayı daima dereye atabileceğim çakıl taşı kadar kendime hedef veririm.

  

Babil’in en zengin adamı Arkad’ın çakıl taşı dediği aslında kazandığınız paradan arttırılacak küçük tutarlardır. Güçlü bir irade ise uyabileceğimiz bu küçük tasarruf kurallarını koymak ve onlara uymaktır. Hayatımızda belki de ne çok küçük kural var değil mi? Her gün öğle yemeğinden sonra bir kahve içmek, filmlerin reklam arasında sıkıntımızı geçirecek bir şeyler yapmak, her gün gelen mesajları okumak ve daha birçok küçük kural. Peki, böyle küçük bir kuralı, kazandıklarımızdan bir kısmını geleceğimiz için kenara ayırmak için belirleyemez miyiz? Elbette ki belirleriz.

  

Haydi öyleyse!.. Küçük bir kuralla güçlü bir iradeye ulaşmanın tam zamanı!